045. Neyzen'i Aldatan Notalar

.

Bir insan, hiç tanımadığı birinin ölümüne yas tutar mı? Onun yakınlarını yani annesini babasını karısını kocasını çocuklarını veya kardeşlerini düşünüp kendini onların yerine koyar mı? Onların yüreklerindeki acıyı, kaybetmişlik duygusunu, eksilmişlik inancını hisseder mi? Hissedemese bile o hiç tanımadığı kişinin ölümündeki haksızlıkları, uğradığı işkenceyi, yaşamak için direnişini düşünür mü? Peki onun içindeki saygı ve sevgiyi, aşkı, tutkuyu, yaşama tutkusunu, insanlarına bağlılığını hayal eder mi? Bir insan bu saydıklarımdan birini yapıyorsa, yapmışsa, yapmayı istemişse hiç şüphesiz insanlık hala var demektir. 

#soma
#şengal
#gazze

.

044. Tek Yön

.

Telefon sesiyle uyanmak. Vardiyanın bitip eve geldiğinin üzerinden yedi saat geçmek üzere. Omuzların sanki daha yeni ısınmış. Dizlerin ise hala sızlamakta. Elini yumruk yapamıyorsun, iki parmağının arasında tuttun kaldırdın telefonu. Çalan melodinin alarm olmadığını farkettin. 70lik rakıyı tek başına bitirmiş kadar başının sersemliğini farkettin. Gözlerini kısarak bakındığın odaya dışarıdan yansıyan ışığın şimşek gibi gözbebeklerinin içine girdiğini farkettin. Zamanın ölümsüzlüğü var mı yok mu düşünemiyorsun. Sıcak bir çorba tadına hasret yattığın uykularda seninle aynı kaderi paylaşanlar acaba seninle aynı rüyaları da görüyorlar mı bilmiyorsun... Gibi geliyor bazı anlar. Ölmeden önce böylesi miydi başındaki uğultu! Şaşkınlığını onardı mı ölüm meleği! 

#soma

.

043. Milli Mafya

.

İş kazaları: taammüden (bilerek ve tasarlanarak) işlenen cinayetler.

 Emsal : Soma, Torunlar GYO

Öngörü: Tershaneler, Barajlar, Köprüler...

.


042. Masal Kahramanları

.

- Ağır işçilik ne demek ?

-  Mesai saatlerini yoğun enerji harcayarak geçirmek demek.

- Öğretmenler ağır işçi mi?

- Hem evet, hem hayır. Öğretmenler bütün gün ayakta kalırlar, bütün gün konuşurlar. Çocuklara bir şeyler öğretmek zordur, ağırdır fakat kas gücüne gerek duymazlar. Onların ihtiyacı sessiz bir sınıf ve dinlenmiş bir kafadır. 

- Doktorlar? 

- Doktorlar da ağır işçi değildir. Ağır işçi sayılmak için işi yaparken sakatlanma riskinin yüksek olması ihtimali bulunması lazım.

- O zaman sporcular ağır işçidir?

- Sporcular, işçi değil sporcudur. Onlar geliştirdikleri yeteneklerini uygularlar. İşçilik üretimdir. 

-Madenciler?

- Evet. Madenciler dünyanın her yerinde ağır işçidir. Ayrıca çalışma şartları diğer iş kollarına göre ağır olduğundan hak ettikleri ve aldıkları ücretler de yüksektir. Yalnız... Bu 'dünyanın her yerinde'ye Türkiye dahil değil. Soma'da madenciler asgari ücretle çalıştırılıyor.

- O zaman madenciler de ağır işçi değiller. 

- ...


.

041. Ayrıntı İnce

.

"İşletme devlette iken kömürün 1 tonu 140 dolara mal ediliyordu, biz aynı maliyeti 24 dolar düşürdük."


Özelleştirme kapsamında TKİ'den Soma'daki kömür ocağını işletmesini alan şirketin sahibi Ali Gürkan - 30 Eylül 2012 Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajından. 

O bildik soru geliyor akıllarımıza? Kömürün piyasada fiyatı düştü mü? Hayır...
Sen o 24 dolar maliyet düşürmeyi işçinin maaşından mı kıstın acaba ya da iş sağlığı ve güvenliğine dair yapacağın yatırımlardan mı? Ton başına 24 dolar. İnsan başına ne'ye karşılık geliyor? 

O kömür bedava değilmiş kardeşim.

.

Grup Yorum Ara'sı

.


indim maden ocağına kara elmas diyarına
yeryüzü sıcak olsun diye dost
yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
çocuklarım gülsün diye dost
oysa bizim evde gülen yok

yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
yalanlara artık sabrım yok

bugün maden ocağına kara elmas diyarına
inmedik selam olsun sana dost
ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
grev grev güneş doğmuş dost
artık kaybedecek birşey yok

yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
günü geldi grev derler dost
artık kaybedecek birşey yok


zonguldak
yerin derinliklerinden geldiler
ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle
ne kadar diplere bastırılsa
o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin
ağır ağır geldiler...
sonra hergün geldiler artarak geldiler
kadınları çocukları ve alkışlarıyla
yoğurt mayalar gibi geldiler
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi
su gibi ateş gibi
her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına
yeni yollarla tanıştı ayakları
her gün yeni kabuklar çatladı
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
bir kent oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin

şiir: kemal özer
söz-müzik: grup yorum

.

040. Azizler

.

Neden Soma?
Neden İşçi?
Neden Yoksunluklar Yoksulluklar?

Sesi kısılanlara yazı olmak için.
Dilini acıya yatıranlara tarih olmak için.
.


(Adnan Özyalçıner röportajından:

Ben anası babası okuma yazma bilmeyen bir ailenin çocuğuydum. Babam işçiydi. Bütün çocukluğumla ilk gençliğim İstanbul’un kenar semtlerinden birindeki bir işçi mahallesinde geçti. O mahalledekiler çektikleri acıları derinden duyuyor, aralarında tartışıyorlarsa da ifade edemiyorlardı. Hayalleri, düşleri, gelecek umutları vardı, dillendiremiyorlardı. Edebiyat onların dili olabilirdi. Onun için öykülerimde onlar vardır. Doğu Anadolu’yu görüp Kürtlerle karşılaştığımda İstanbul’daki işçi kesiminin yoksunluklarıyla yoksullukları onları da pençesine almıştı. Üstelik dilsizdi onlar bir de. Konuşarak bile kendilerini ifade etme olanakları yoktu. Onların dili olmak, yaşadıklarını, açıkçası yaşayamadıklarını anlatmak edebiyatın işi olmalıydı. Onun için onları da dillendirdim.) 




039. Tek Yön

.

Sen yerin 2000 mt altında kömür arayıp yeryüzüne çıkaracaksın 
Başındakiler doğru düzgün önlem almayacak
Karbonmonoksit zehirlenmesine güzel ölüm'dür diye dalga geçer gibi konuşacaklar
Başbakanın gelip höt zöt edip yumruk atacak 
Bir diğer alçak tekmeler savuracak (üstelik 2-3 jandarma tekmeleneni tutarken) 
432 çocuk babasız kalacak
Sedye kirlenmesin diye çizmelerini çıkarmak isterken medya
'bakan bey'in iki gündür aynı gömlekle orada bulunduğunu aktaracak

sonra biz bunu / bunları unutacağız
hatırlamayı unutacağız öyle mi?

Başımıza gelen her felaketin anma gününde bir daha yaşamamamız için dua ederiz (ki doğal bir sonuçtur) ertesi gün ise sanırım felaketlerin geliş oluş sebeplerini kadere bırakıyoruz. Usulsüz evler yapıyoruz, derelere yol yapıyoruz, işvereni kollayan işçiyi öldüren çalışma düzeni kuruyoruz, hamasi dış politika yürütüyoruz, ranta dayalı ekonomi politikaları uyguluyoruz. Sonuç değişmiyor. 
Ders almıyoruz. 

.