278. Soru Cevap

.

- Elinize makineli bir tüfek alıp kalabalığın arasında rastgele ateş ederek kadınların, henüz yürümeye başlamış çocukların, okullarına giden gençlerin, evine ekmek götürmek için çalışan çabalayan insanların canlarına kıydınız. Yarınlara umutla bakan annelerin, babaların, eşlerin, çocukların yakınlarını onlardan ayırarak hayatlar, ocaklar söndürdünüz. Sadece o insanların değil bu olaya şahit olan herkesin ömür boyu nefretini, lanetini de üzerinize aldınız. Ve en son, böyle vahşet bir olayın aktörü olarak kendi hayatınızı da bitirdiniz. Ömrünüz yettiğince dört duvar arasında yaşayacak, gün yüzü görmeden, hayatın bunca nimetlerini, keyif alınan güzelliklerini doyasıya yaşayamadan bilemeden ölüp gideceksiniz. Hangi ideoloji, hangi inanç, hangi maddiyat hırsı değerdi o insanlara ya da size? İnsanların her öfkelendiğinde birilerine zarar vermesi bu kadar meşru mudur? Dün size birisi aklındaki bir sıkıntıdan dolayı zarar verseydi çok mu doğru olurdu? Bugün yaptığınız katliamı öngörseydik belki de evet doğru olurdu? Ne dersiniz? 

- İnsanların makineli tüfek sahibi olmasını sağlayan kanunlarımız var, her şeyden önce. Sözlerinize göre benim hasta bir ruhum, sakıncalı bir karakterim varsa bu kadar basit silah almamam gerekir. Demek ki bu ülkede silah satışını destekleyen birileri var. Ve onlar bu ülkenin kanun koyucularına ilgili zorlamaları kesmediği sürece silahlar satılmaya devam edecek. İnsanlar birilerini öldürmeye devam edecek. Fırsatlar herkes için eşit gitmiyor. İlkokula başlarken her çocuk -bazıları özel okula da gitse- hemen hemen aynı eğitimi alarak hayata hazırlanıyor. Fakat çocuklar on üç, on dört yaşlarına gelince sanki birileri yine düğmeye basıyor okul hayatlarına devam edemiyorlar. Ben de orta okuldan sonra devam edemeyenlerdenim. Ergenliğim süresince hiç kız arkadaşım olmadı. Tiyatroya gitmedim. Stadyuma gidip tuttuğum takımın maçını tribünden tezahürat yaparak izlemedim. Tezgahlarda kitaplar, dergiler görürdüm. Bazılarının resimli kapaklarına özenirdim. Almak isterdim ancak okuyamayacağımı bildiğim için almazdım. Zamane ergenlerinin anne ve babaları çocuklarının geleceği ile ilgili planlar yapıyorlar. Ekonomik sıkıntılarını, çalışma koşullarında karşılaştıkları zorlukları, aralarındaki bireysel kopuklukları çocukları etkilenmesin diye onlarla paylaşmıyorlar. Ben sorunların batağında büyüdüm. Annem ve babam sürekli tartışır kavga ederlerdi. Evimizde sevgi, saygı ve birlik bütünlük yoktu. Bırakın gelecek planı yapmayı yarını bile öngöremezdik. Günü kurtarmak için yaşayan bir kitle var. Haberiniz yok. Onlar sağlıksız yerlerde yatıp kalkıyor. Sağlıksız yiyeceklerle besleniyor. Çalışma ortamlarında itilip kakılıyor toplumdan sindiriliyor. Adeta bilinçli olarak yalnızlaştırılıyor. Ve bir gün o çocuklardan biri bir eylem gerçekleştirdiğinde sisteminiz tepesine inip bunu nasıl yapabilirsin diye şaşkınlıkla soruyor. Ben sosyal olmak ne demek bilmiyorum. Vatandaş olmak ne demek haberim yok. Günah nedir, sevap nedir öğrenmedim. Benim için trenin on dört yaşımda iken raydan çıktığını söyleyebilirim. Tabi o ray da sizin rayınız.

.



277. Soru Cevap

.

- Bütün bu bilimsel buluşlar, teknolojik araçlar, modern sistemlere rağmen madenlerde bir sorunla karşılaştığımızda neden elimiz kolumuz bağlanıyor da hiç bir şey yapamaz duruma geliyoruz? 

- Evet, kurduğumuz sistemlerle insana hükmetmeyi başardığımız için geliştirdiğimiz bütün teknolojik araç gereçlerimizle de doğaya hükmettiğimiz yanılgısına kapılıyoruz. İnsanı borçlanmaya dayalı bir ekonomik düzenle sisteme bağlı hâle dönüştürdük ancak insan, bu rolde sistemin modern kölesi olduğunu düşünmüyor aksine onun bir parçası, temsilcisi, savunucusu olduğuna inanıyor. Annesi, babası işçi veya memur sınıfından gelerek kendisi beyaz yaka olan çanak yalayıcılarının geçmişlerine olan ihanetinin sonucudur aynı zamanda. Bir koltuğa sahip olanların görev süreleri boyunca küp doldurma yarışına ortak geliştirdiğimiz proje ve hedeflerle doğaya karşı kendimizden üstün bir güç tanımıyoruz. Doğa sizi karşısına alıp coğrafi koşullarını, sosyolojik tarihini, bölgesel fırsatlarını istatistiklerle anlatmaz. Biz de doğanın kendine has dilini modern araç gereçlerimizle anlamıyoruz. Doğanın tedirginliği insanın kırılmasına neden oluyor ne yazık ki insanın kırılması sistemin kırılmasını sağlamıyor. Bilimsel buluşlarımız sonlanmayacak. İcatlarımız devam edecek. Stratejik yönetim politikalarımızda daha esnek ve girişimci yaklaşımlara ulaşacağız. İnsana eğilen aşamaları geçmediğimiz sürece teknolojimiz ayağımıza  hep dolanacak. Başka bir sebep göremiyorum. 

.   

276. Anı

.

Hiç ağlamadı madenci derin kuyularda, yer üstündeki masabaşılar kadar. Gülümsesin diye çocuklarının ışığı. Her göçük sonrası kucakladı toprağı, nefesi. Karanlığını göstermek istemediğinden saklandı günlerce. Bulunduğunda zaten çok uzaklardaydı anısı. 

275. Bir Avuç Kömür

.

Babam vardiya dönüşü uyurgezer gibi dolaşıyor, 
Oğlumun vardiyaya giderken gözleri kömürden kara.
Abim tarladan madene gidiyor bu yıl da dolu yağarsa diye. 
Kardeşimin ter kokusunu ilk kez madende yan yana çalışırken duydum.

Kocamın bileği, ekmeğin helâlidir.

.