029. Yarın Gitti!

.

Sen o eski kurtsan, biz o bildiğin kuzular değiliz artık!

Unutulur da gider,
Acı içine döner,
Sonra bir gün, geri döner
Yerini hatırlarsın,
İzi artık yoksa da,
Tam da bugün, işte o gündü!..
*


* Sıla - Tam Da Bugün şarkısından

http://www.youtube.com/watch?v=e1SN6A7V9fw

#soma

.

028. Lütfen Çimenlere Basınız

.

- Oyunu kime vereceksin abi?

- Üç ayda bir, bir şiir yazıyorum ben, oy moy yok kimseye!

.


027. Azizler!

.

Kapitalizmin damarına vuruyordu kazmayı dedem. Kömürün damarına vuruyordu. Vurdukça can kaybediyordu koca sistem. Vurup kopardıkça etinden kömürü, zayıflıyordı kâr marjı. Emek fışkırıyordu kanallardan. Vagonlardan alınteri taşıyordu. Hak yağıyordu madenlere hukuk işliyordu.

Sermayenin kalbine saplıyordu küreği babam. Yalanın can damarına. Vurgunun talanın dilini dağlıyordu kürek kürek. Tehditleri yok ediyordu, şantajları sürüyordu çok uzaklara. Siyah elleriyle boğuyordu sermayenin gladyosunu. Maskesiyle savuruyordu kuralsızlıkları. Baretiyle dağıtıyordu yasa dışılığı. 

Greve yelken açıyordu oğlum, emperyalizmi geri püskürtüyordu kızım. Ekmeğinizle karşı durdunuz dört yanı karanlık odaların sonsuz sömürü hülyasına. Suyunuzla söndürdünüz şahlanmış canavarın hayat yiyen iştahını. Gözlerinizde pırıltı, dudaklarınızda gülüş... Asla göremediler kalbinizdeki inancı. 

Sendelediler siz "sigorta" diye haykırdıkça
Düştüler siz "sağlık hizmeti" diye bağırdıkça
Saldırdılar "sosyal haklarınıza", "kıdem tazminatlarınıza", "iş sağlığınıza" 
Susturdular "emekliliklerinizi"
Yıkamadılar gerçek egemenliğinizi, asgari menfaatlerinizi
Silemediler ölülerinizin aziz emeğini
Silemeyecekler.

#soma

.

026. Bakmak Mizahı

.

Sürgün olduğum yıllarda sığındığım odam küçük bir garnizon birliği gibi korudu beni. Yatağımın kenarındaki abajur, duvarımı süsleyen fotoğraflar ve kitaplarım. Penceresinden gördüğüm iki ağaca dünyayı doldurdum. Kesin, net olmayı bilemedim, hakkımda yargılar üretmekten çekindim. Genç olmayı ise hayallerime bile almadım. Sürgündüm ben kendimde ve görüp bildiğim iki ağaçtı dünyam. Yetindim ve mutlu kaldım. 

Sürgün olmadan önceki hayatımı kıyaslıyorum. Değişen çok bir şey olmadı. Çay içmeyi yine seviyorum, sabahları peynirli omlet hazırlamayı da. Dalgın gözlerle otururken dinlendiriyorum zihnimi ve o anda bilincimde aralanan kapılardan geçişler başlıyor. İçeriden dışarıya dışarıdan içeriye kusursuz bir pazarlıkla birbirine kavuşan mücadele. Her zehrin panzehri olduğu gerçeğiyle ve ışığın karanlıkla, sesin sessizlikle, ölümün yaşamla, yaşamın ölümle sınırlarının belirlendiği ilahi yasaya göre kendimde ne kadar sürgünsem aranızda o kadar özgür olduğumu biliyorum. 

Odam, gökyüzüm.
Abajurum, güneşim.
Fotoğraflarım, insanlar.
Kitaplarım, şehirler.
ve iki ağaç, seninle ben.

.
  

025. Tek Yön

.

Her gün aynı kişi(ler) ekranlarda. Aynı sözler ve aynı vaadler.

Aynı kişilerin etrafındaki görüntüler de aynı. İki yıl önce de farklı değildi, iki yıl sonra da farklı olmayacak. On yıl önce nasıl aynıysa on yıl sonra da aynı kalacak ve vaadler, on yıl önce nasıl aynıysa on yıl sonra da aynı. 

Her gün ekranlarda aynı kişilerle aynı sözlerle aynı vaadleri yıllarca tekrarlayan aynı kişi(ler) bizim kendi kendimizi tekrarlamamızın sonucu. Bizim bir arpa boyu kendimizi aşamadığımızın varoluşsal resmi ve biz bundan zevk alıyoruz.

Kendimizi tekrarlamaktan.
Kendimizi aşamamaktan.
Kendimizi aşağılamaktan.

.


024. Parmaklarım Acıyor

.

Sabah 6. Her gün erken uyanırım. Karım ve çocuklar uyurken. Sessiz adımlarla banyoya giderim. Sessiz duşlar alırım. Sessiz gömlekler pantolonlar giyerim üzerime. Horozlar sessiz ötmez. Evden çıkarken parmaklarım acır. Bir gün öncesinin yorgunluğu dinmemiştir ama her gün erken uyanırım; karımı ve çocuklarımı uyanmasınlar diye öpemeden sarılamadan, her gün zorundayım.

Çevre köylerden ezan sesleri gelir. Telefonumda çağrı veya mesaj olmaz. Saçlarım karışmıştır. Bu kez hızlı adımlarla kahvehaneye girerim. Günün ilk çayını hızlı yudumlarla, ilk sigarasını hızlı soluklarla içerim. Bir iki arkadaş daha gelir, onların da hızlı çay içip hızlı sigara bitirmelerini beklerim. Sonra çıkarız. 

Parmaklarımız acıyordur. Saçlarımız karışmıştır. Bir gün öncesinin yorgunluğu dinmemiştir. Hiç birimiz karımızı ve çocuklarımızı ne akşam ne de sabah öpmemişizdir ama her gün zorundayız. 


.

023. Masal Kahramanları

.

- Tereddütsüz çığlıklar attım, damarlarım kaskatı.

- Biteviye bir telaşın yararsızlığına inanıyor olman gerekti.

- Senin beni eleştirme hakkının sınırlarını da gözden geçirmeli.

- Ucu açık kaçışlar sergiliyorsun. Masalların kirletmediği çocuklardan ol. 

- Masal kahramanları oksijen maskesi taşımaya başladığında o bahsettiğin çocuklardan olabilirim.

.


022. Yarın Gitti!

.

Gerçekliğimi yitiriyorum bu kentte. Aynadan birbirine yansıyan ve sonsuzluğa akan bir görüntünün içindeyim. Kendime dokunamıyorum. Kendimi duyamıyorum. Canım nereden ne kadar acıyor?

Sözcüklerim zayıfladı. Zaman yetim tükendi. Artık şimdi var, sonra yok. Geçmiş var, gelecek yok. Bugün varsa mecbur kaldığım nefeslerim için var ama yarın seninle beraber hiç dönmeyeceklerin yanında gitti. 

.