179. Utanmak

.

Utanmak nedir bilmeyenler ölümden sonra normal hayatlarına devam ettiler. Her gün yeni takım elbise giydiler. Her ay dolgun maaşları hesaplarına yatmaya devam etti. Paralarını diledikleri gibi harcadılar. Çocuklarına yedirdiler, misafirlerine yedirdiler. Temiz pak gezdiler. Tatillere çıktılar. Piknik yaptılar. Havuzda yüzdüler. Allah'ın evlerini ziyaret edip hiç utanmadan ellerini açtılar, vatan için millet için dirlik düzenlik istediler. Utanmak nedir bilmeyenler aramızda yalan söylemeye devam ettiler. Kula kulluk etmeye devam ettiler. Namerdin uşaklığına, hastayı, köylüyü, düşkünü, yaşlıyı horlamaya devam ettiler. Postal yalayıcılar bütün bu olan bitene karşı utanmak nedir bilmeyenlerin postallarını yalamaya devam etti. Akıl fikir sahipleri hepsine şaştı kaldı. 

.


178. İman

.

"Soma'da ölen madencilerin yeni görüntüleri ortaya çıktı."

Arzu, bunun gibi saçma başlıklar atan bütün gazeteleri her gün gittiği marketin gazete rafından teker teker topladı. Market sahibine görünmeden kaçarken yolunun üzerindeki ilk çöp tenekesine hepsini fırlattı. Bir madenci kızından kalan son eylem görüntüsüydü bu. Son düşünce eylemi. Duygu boşalması. İşsiz fakat gururlu, yalnız fakat adil. 

.


177. Şair

.

Şairin yolculuğu tek bir dizenin peşinde geçer. (Oldum olası böyle sınıflandırmalardan tiksindim) Şair, o tek dize için saatlerini, günlerini bazen haftalarını ve aylarını feda eder. (Bütün şairler buna inanmışsa da hepsi her ay dergilerde boy boy görünüyor, hepsinin her sene yeni kitapları çıkıyor) O tek dizeyi düşünür, o tek dizeyi arar. İzlerini usanmadan takip eder. (Kitaplarındaki şiirler de birbirinin kopyası adeta araya araya bulduklarını değil de kopyaladıklarını yayımlıyorlar) 

Şairin tek dizesi, romancının ilk cümlesi gibidir. Romancı, sayfalar dolusu hikayelerine giriş için ilk cümlenin sancılarını nasıl çekiyorsa şair de tek dizenin sancılarını öyle ve hatta daha meşakkatli yaşar. (Eğer şair, roman yazabilseydi kesinlikle roman yazmak isterdi. Şiir okuyanlar, şiir kitabı satın alanlar roman okuyanlardan daha az) Çünkü şiir, meramını roman gibi sayfalarca anlatmaz. Şiir, okurunun merakını bir dize ile canlı tutmak ister. Okurunu bir dize ile kendisine hayran bırakır. (Kimi şiir de bir dize ile nefret ettirir, şiire söz yok elbette tabi şairse onu yazan, şaircikse o zaman sorun büyük) Az sözcük çok mana, ölçülü bir yapı ile laf salatalığı yapmadan seçilmiş sözcüklerle serüvenini başlatır ve bitirir. Şairin bir şiir için harcadığı emek, romancının on sayfada anlattığına denktir. (Buradan sonra yukarıdaki paragrafta şiirin hangi özelliğinden bahsedilmemiştir sorusunu sormak gerek. Şiirin çoksesliliğinden, sosyalliğinden, geçmişten günümüze tarihimize tanıklık eden canlı bir sanat olduğundan bahsedilmediğini açıklıkla söyleyebiliriz. Ha şayet şairi sorsaydı onun da aramızda yaşayan bir hayat emekçisi olduğunu neden anlatmadıklarını sorgulayabiliriz. Onun da düzenli bir işi - bazıları da işsiz ne yazık ki - eşi, çocukları, kirası, taksitleri, borçları, rahatsızlıkları, eşref saati, tavlası, kahvesi, uykusu, pazarı mutlaka vardır. Sanki şair bir dize yazmak için masa başında elinde kalem günlerce düşünür. Oldum olası böyle sınıflandırmalardan tiksindim.)

.


176. Dilenci

.

"Beyefendi" dedi arkamdan kırık çok kırık ve kirli bir ses, dönüp baktım. Üstü başı hırpani, tozlu topraklı, yer yer yağ yer yer kurumuş koyu kan izleriyle bezeli esas rengini uzun zaman önce yitirmiş pantolon ve ceketiyle salınarak duruyor. Elleri de elbiseleriyle aynı oranda kirli, kara, kahverengi, tozlu, yağlı ve kanlı. Saçlarını ve gözlerini ve dudaklarını ve çenesini anlatmak gereği duymuyorum daha. Yine de beyefendi demesinden ince bir haz hissettim. Kendi adıma hissettiğim bir haz olmadığının farkındaydım. Onun içindi yani; sanki böyle kaba görünüşün ardından gelecek sözler de hep kaba olması gerekliymişçesine gaflete düştüm. "Buyrun" dedim ben de eş nezaket ve insaniliğin düşünüşünde. "Cebinizdeki paradan yaşamımı bugün belki yarın ve en geç öbür güne kadar idare edecek bir miktar rica edebilir miyim?" Şaşkınlığıma mı odaklanayım, bir dilencinin benden üç günlük yemek parası istemesi karşısında ne yapacağımı mı düşüneyim yoksa para isteme tarzı üzerine mi kafa yorayım bilemedim. Acele ile elimi cebime atarak bozuklukların hepsini çıkardım ve avucuna bıraktım. "Sadece bu kadar var" "Beyefendi, ben bütün paranızı talep eden bir hırsız değilim, sadece bu kadar var demeniz anlamsız, eğer işinize veya evinize gidiyorsanız en azından bir yolculuk yapacaksınız demektir ve bu da size bir miktar gerektiğini kanıtlar. Ve şayet siz de bir ihtiyacınızı görmek maksadıyla dışarıda bulunuyorsanız bütün paranızı benimle lütfen paylaşmayınız, ihtiyacınız olanı sayıp öyle karar verebilirsiniz."  

Artık bunun bir şaka olduğunu düşünmeye başladım.

.


175. Şiir Hali!

.

Bu geceyi kaç yıl hatırlamak isteyeceğim? Dışarıda köpekler durmadan havlıyor. Beni aradıklarına yemin edebilirim yalnız beni onlara vermezseniz size kendimi 'şiir' halinde sunabilirim. 

174. Nisan

.

Hayatın acıtmadığı bir yürek zor bulunur. Babacım. Nisan ayı geldi. Yağmurlar yağıyor. Senin nisanı başka sevdiğini biliyorum, çünkü annemle nisan ayında tanışmıştın - bunu hep sen anlattın nedense annem anlatmadı, senden sonra da anlatmadı - bir başka çünkü, ben nisanın yirmisinde doğdum. Senin mevsimin babacım, senin ayın. Artık ben de nisanı çok seviyorum. Sen sevdiğin için. Ben doğduğum için. Yağmurlar yağdığı için, çiçekler açtığı için. Artık mayısı hiç sevmiyorum, seni aldığı için.

.

173. Duş

.

Bir şeyler aniden değişti. Kelebeklerin ömrü iki güne çıktı. Kelebekler. Ömürlerinin ikinci günü yine aynı saatte uyanıp çiçek çiçek ağaç ağaç uçtular. Yoksullar? Onlar aynı kaldı. Evde hastaları var, çocuğun pantolonu yamalı, filtresiz sigara içerek iş arıyorlar. Bir şeyler aniden değişti. Çizgi film kuşağı uzadı. Sabah haberlerinde önceki günün özetini yeniymiş gibi anlatmıyorlar. Çocuklara çizgi filmlerle matematik öğretiliyor. Enflasyon yine tenis topu fiyatlarındaki artış/azalış oranlarıyla ölçülüyor. Durun bir dakika yoksa golf topu muydu? 

Bir şeyleri aniden değiştirebilme kabiliyeti edinmeli insan. Hayat, sıkıcı saatlere girer takılır. Bitmeyen bir trafik başlar. Kalkıp duş alırsın, rehavetin uzar.

.