193. İdol

.

- Her hikayeden aşk çıkmaz. Her aşktan hikaye çıkar.

- Aşkı mı önemsersin yoksa hikayeyi mi?

- Sana kalmış...

- Seçtiğin hangisi olursa bir yıl sonra buluşalım ve bana anlat.

- Başlangıçta ne vardı onu söyle önce. Yani şimdi? Bir yıl sonra onu ne kadar eskittiğini ikimiz de görüyor olacağız. 

- İyi bir yürek çoğu kez yetmeyecek. 

- Sen benim mutluluk idolümsün. Güçlü ol ve hikayeni yaşa.

.

192. Kompartman

.

Ay'ın ortasından doğan bir çocuktu yüzün. Herkes saçlarını sevecek; ben, güneş yanığı teninde ne medeniyetler gördüğümü bileceğim. Çünkü ağzını öptüm, titreyen nefesler verirken ağzıma. Çünkü gemiler demir aldı; biz, yunusları karadan takip ederken. Herkes boynunu örten şalın renginden bahsedecek, ben bir kompartmanın yarım penceresinden sarkmış zarif bir maceraya veda edişimi anımsayacağım. Gittim. Çünkü'sü yok!

.  

191. Çamaşır

.

Çamaşır asıyor.
Çay demliyor. 
Toz alıyor. 

Mutfak alışverişin dileğince yapamıyor. Çocuklara (iki erkek, biri beş diğeri sekiz yaşında) cips alacak, çikolata bisküvi alacak kadar ayırıyor. Eve dönünce

Çamaşır yıkıyor.
Bardakları duruluyor.
Yerleri süpürüyor.


.

190. Conta

.

Mutfaktaki musluğun contası değişmeyecek, damla damla ziyan olsa da... Bir conta bir aşk sayılabilir bazı evlerde ve aşktan bahsedilmez madenin kör şüphesi içinde.


.

189. Ellerinize

.

Ellerinize ithaf ettiğim şarkıdan beri dokunduğunuz her yerde o melodi. 

Eşsiz çocuk kahkahaları dolduruyor gün doğumuyla gün batımı arası bütün ana yönleri. Benimse olmak istediğim tek yer var. Yaz beni o güzel el yazınla baharın sona erdiği gül dalına.

.


188. Edip

.

Bugün not aldım: İlk baharın bitmesine iki gün kaldı, herkes ilgisiz dedim. 

28 Mayıs'tı bugün. Edip'in bu dünyadan şiir yükünü sırtlanıp gittiği tarihti. Yıl önemli olmaz şair için. Herkesin ölüm yılı anılır ya da hatırlanır da şairin söylenmez, söylenemez belki. O yüzden sorun herhangi bir vatandaşa yaşıyordur Edip Cansever. Aramızda Ruhi Bey'le vardır, Ahmet Abi ile Çağrılmayan Yakup ile vardır. Masa hep aynı masadır.

.

187. Sokak Kuşu

.

Ona dokunacağım diye ödüm kopuyor. O aklıma gelince kötü olaylar sıralıyorum gözlerimin önüne. Depremler sıralıyorum, ambulans içinde yaşama döndürme çabaları sıralıyorum, en çok ölümü düşünüyorum. Yine yok! Bütün neşesi ölümü bile unutturuyor. Onu yanımda düşlüyorum gece aniden uyanınca. Bir sığınma oluyor boynuma doğru, öpüyor sessiz bir merakla. Sanki hangi renge boyandığımı görüyor.

.

186. Haziranlık

.

Çok affedersiniz oturabilir miyim dedi turist kadın. İskelenin merdivenlerinden yüzeradım çıkagelmişti yanımıza. Yağmurun yağdığını onu görünce fark ettik, hemen yer verdik. Sıcak çayını içti uzun uzun, kaybolduğunu söylemeye karar verene kadar.

.

185. Hazirana Vurgu

.

Saçlarını çıplak kıl sisten. Başka nasıl ayırt ederim güneşi.


.

184. Çizgi

.

Şairçıkmazı edebiyat dergisinde yayımlanmıştı ilk. Hatta adaşım bir çocukla aynı sayfayı paylaştırmışlardı. Çizgi'ydi şiirimin adı. Şiirde çizgi ile ilgili tek sözcük bulunmazken iki dizesi vuruyordu okuru: Kar, erken uyanıyor damlarına / Suyla dargınlığı Nuh'tan olanların.

.

183. Mayıs Biterken

.

Önümden boş bira bardağını gürültüsüzce çekti. Yeni doldurmadı. Uzaklarda...

Kesinlikle burada olmayan bir kiraz ağacı, ışıksız gecede küçük kiraz çocuklarını öptü alınlarından. 

Mayıs biterkendi... Bütün aşklar kırmızı, bütün biralar baharsız ve halkların kardeşliği haber bültenlerindeki en meşhur slogan.

.

182. Zor

.

Nasıl zor en başa dönmek. Sıfıra vurmak dalga dalga. Uyanır uyanmaz gözlerinden başlayan çürümenin ayakucuna kadar yayılmasına engel olamamak. Nasıl zor her gün, insanların dış görünüşleriyle, şiveleriyle, inançlarıyla, doğdukları topraklarla alay eden çoğunluğun arasında yaşamak. Yediğini içtiğini paylaşanların bir de beğenmeyişlerini okumak. Dolabında sahip olduklarına burun kıvırıp başkalarının kıyafetlerine imrenişlerindeki kıskançlığa gömülmek. -ki yapıyoruz evet eleştirsek de yapıyoruz bunu, kendimize engel olamayışımızdan değil o moda, trend ya da adı her ne karın ağrısıysa ruhumuzu sattığımız kapital şeytanın uşaklığını iyi yapıyoruz.

Davranışlarımız değişti. Biliyor musunuz, evrime yeni bir halka koyduk. Maddi olan her şeyi tüketerek değerli olanı aramızda yok ettik. Sadelikle bayağılığı, kolaylıkla basitliği, alçakgönüllülükle sıradanlığı birbirine karıştırdık. İçi boş çoğulları nitelikli azlara tercih eder olduk. 

Bütün bunları tekrar tekrar düşünüp yazdığımın da farkındayım. Unuttuğumuzun farkında olmadığımız için belki. 

Önce insan olduğumuzu unutmayalım. Sanki, sonrası geçmeyecek ama kısa ömrümüzde bir nebze olsun hafifleyecek.


.

181. Sosyal Tepki

.

"O kadar çok kazdınız ki cennete düştünüz."

"Karanlık içinde yaşadınız Işıklar içinde yatın."

"Çizmelerimi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin."

"Yüz karası değil kömür karası, böyle kazanılır ekmek parası. (o.veli)"

"Bir avuç kömür için bir ömür verenlere."

"Unut(a)mayız."

"Hiç bir kömür ısıtamayacak, babaları madende ölmüş çocukların yüreğini."

"Göz yaşın, alın terin, kirli çizmen şerefimizdir."

"Çıkartmayın çizmeleri Vicdanımız kirlenmesin."

#SomayıUnutma


180. Yıldönümü

.

Ne kötü bir başlık! Yıl dönümü.

Başkasını bulamadım. 13 Mayıs geldi. 1 yıl içinde 301 parça kısa öykü - mesaj yazmaktı hedefim. 

1 yıl içinde onca işle beraber 301 paragraf yazıyı bitiremedi kalemim. Fakat Soma Maden İşletmeciliği, 1 günde 301 işçinin ölmesine sebep oldu. 

Can dönümü. 

Daha yazacağım 121 öykü onların temiz siyahlığına ayna olsun. 

#soma
.