208. Büyü

.

Tanıyorum seni; küçücük bir çakıl taşını parmaklarının arasına alıp incelediğin günlerden... 
Boş bir bahçenin tam ortasında durup ceviz yapraklarının rüzgarla çene çalmasını üşüyerek dinlerdin. O üşümeler seni büyütürken 'büyümek' aklına bile gelmezdi. 

Seni hayalgücünün şiddetinden tanıyorum.
Sırtına astığın çarşaflarla ne kahramanları oynuyordun. Çıktığın sandalyelerin üzerinden sıçradığın anda savrulan pelerininin eteklerine ne umutlar doluyordu. İnsan kendinin bile kahramanı olamıyor aslında! Çarşaf yırtılıp oyun bittiğinde bunu anlamıyordun.

Yani şimdi hâlâ farkına varıyor musun bilmiyorum; en büyük mutluluğun bile içinde masum da olsa hüzünler saklı ya da günlerce süren kalp sıkışmalarının atomlarına ince ince sevinç damlaları yağıyor. Zamanın yaşamadığımız anları uçsuz bir boşluğa dönüşmüyormuş. O boşlukları göremediğimiz hüzünler ve sevinçler doldururken insan büyümek ve değişmek arasında, kibrit kutusu büyüklüğünde bir huzur dalını arıyor. 

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder