Yaz için bir ilk [deneme]

.

Yaz başlangıcındayız. Taşrada bahçelerin coştuğu günler. Mevsim meyvelerinin etrafa cömertçe dağılan kokusu sizi de anılarınıza götürür mü? Kese kağıtlarında evinize taşırken onları, geçmişe doğru gözlerinizi kapatmış bulur musunuz kendinizi? İtiraf etmeli sanırım şimdiki günlerimiz market reyonlarına benziyor. Aynı konsept, aynı dizilim. Yan yanayız ama ambalajlarımız bir. Tüketiyoruz, tüketiliyoruz. Sonra sonlanmayacak bu döngü için yine yerimize geliyoruz. Pazartesiden cumaya ve hızla geçen hafta sonlarımızla pazartesiye. Mezun oluyoruz, iş buluyoruz, hastalanıyoruz, evleniyoruz, çocuklar büyüyor. Pazartesiden cumaya. O içsel döngüyü koşuyoruz. Tabi yaz başlangıcı gibi dönemlerde umutlanıyoruz. Seviyoruz hayallerimizi. Yarın için hayal kurmayan bugünün keyfini sürebilir mi?
İnsan, geçtiğimiz kış, önceki yazdan en çok neyi özlemledim diye düşünüyor.  Bir aşk mı kalmıştı geriye sadece şiirlerde anımsanan ya da yazı hızla bitiren bir kızgınlık anı. Telaşsız başlayıp biten işlerimiz; en sevdiklerimizin dizinde geçen uykunun güveni. Yazın yaşattığı bütün deneyimlerden sonra kış özümseme, olgunlaşma evresi olarak gelir. Öyle ki yazla biten bir aşkın ateşini de eritir, zamansız deliliklerin heyecanını da. Kış bizi hep bir yaş büyütürken yazla koşar adım çocukluğumuza döneriz. Bu yaz da çocukluğunuz bol olsun.
Havalar daha da ısınacak. Araya günü birlik gelip giden misafirler gibi yağmurlar alacağız. Kavun, karpuz sezonu açılacak. Bir de akrabalarımızın düğün seremonileri. Bazılarına özenle hazırlanacağız bazılarına ise katıl(a)mayıp uzaktan resimlerine bakacağız. Her düğün sonunda olduğu gibi yeni anıların yorgunluğuyla baş başa bir yalnızlığın hüznünü tadacağız. Oğlu kızı evlenenler onun odasını boşaltacak. Aileden ayrılanlar her zaman kanatlarını evine yöneltmek isteyecek. Gazetelerde yoğurdun faydaları, klimanın zararları anlatılacak. Çay demleyeceğiz, pazar kahvaltılarına davet edileceğiz. Yeni eşyalarımız olacak. Belki yeni arkadaşlıklarla gelecek yeni alışkanlıklar. Hayatın ritmine kapılarımızı kapatmayalım. Geçtiğimiz yazın gelip gittiği gibi bu günler de kısa sürede geçecek.
Yine de henüz yazın başlangıcındayız. Ben unuttum artık o duyguyu; çocukların karne sevinci ne güzeldir şimdi. Sosyal medya terimi oldu ya paylaşmak! Aslında reelimizde paylaşmalı sevgiyi, gülen yüzleri, renkli çiçekleri. Reelimizde birbirimize ve dünyamıza iyilik duaları etmeliyiz. O zaman biraz açabiliriz market reyonu günlerimizin perdesini. Sıyırabiliriz ambalajımızı üzerimizden ya da kim bilir kurtulabiliriz de hızla tüketmekten. Bu yazıyı öyle yapın böyle yapın demek için yazmıyorum. Hatırlatmak istedim sadece. Hak etmediğimiz bir çok olayın içine istemsizce sürüklenirken hak ettiğimiz halde unuttuğumuz veya kaçırdığımız güzelliklere dair kısa bir anlatı olsun istedim. Çünkü kimse anlatmıyor eşyanın tabiatını, suyun ruhunu. Bize de uzun mesai saatlerinin ardından planlanmamış burukluklar kalıyor.  Planlanmamış burukluklarımızın çoğalmaması için plan yapalım fakat abartıya kaçmadan. Yoksa bu kez planlanmış burukluklar fırtınasına yakalanırız ki bu planmamışların sağanağına da benzemez.  
Ben bu yaz hayal ederek ruhumu dinlendireceğim. Geçtiğimiz yazdan beri toplumca öyle kırıldık ki ancak güzel zamanları, mutlu yarınları hayal ederek kendini iyileştireceğim.

bu yazı bikaynak.com sitesinde yayımlanmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder