177. Şair

.

Şairin yolculuğu tek bir dizenin peşinde geçer. (Oldum olası böyle sınıflandırmalardan tiksindim) Şair, o tek dize için saatlerini, günlerini bazen haftalarını ve aylarını feda eder. (Bütün şairler buna inanmışsa da hepsi her ay dergilerde boy boy görünüyor, hepsinin her sene yeni kitapları çıkıyor) O tek dizeyi düşünür, o tek dizeyi arar. İzlerini usanmadan takip eder. (Kitaplarındaki şiirler de birbirinin kopyası adeta araya araya bulduklarını değil de kopyaladıklarını yayımlıyorlar) 

Şairin tek dizesi, romancının ilk cümlesi gibidir. Romancı, sayfalar dolusu hikayelerine giriş için ilk cümlenin sancılarını nasıl çekiyorsa şair de tek dizenin sancılarını öyle ve hatta daha meşakkatli yaşar. (Eğer şair, roman yazabilseydi kesinlikle roman yazmak isterdi. Şiir okuyanlar, şiir kitabı satın alanlar roman okuyanlardan daha az) Çünkü şiir, meramını roman gibi sayfalarca anlatmaz. Şiir, okurunun merakını bir dize ile canlı tutmak ister. Okurunu bir dize ile kendisine hayran bırakır. (Kimi şiir de bir dize ile nefret ettirir, şiire söz yok elbette tabi şairse onu yazan, şaircikse o zaman sorun büyük) Az sözcük çok mana, ölçülü bir yapı ile laf salatalığı yapmadan seçilmiş sözcüklerle serüvenini başlatır ve bitirir. Şairin bir şiir için harcadığı emek, romancının on sayfada anlattığına denktir. (Buradan sonra yukarıdaki paragrafta şiirin hangi özelliğinden bahsedilmemiştir sorusunu sormak gerek. Şiirin çoksesliliğinden, sosyalliğinden, geçmişten günümüze tarihimize tanıklık eden canlı bir sanat olduğundan bahsedilmediğini açıklıkla söyleyebiliriz. Ha şayet şairi sorsaydı onun da aramızda yaşayan bir hayat emekçisi olduğunu neden anlatmadıklarını sorgulayabiliriz. Onun da düzenli bir işi - bazıları da işsiz ne yazık ki - eşi, çocukları, kirası, taksitleri, borçları, rahatsızlıkları, eşref saati, tavlası, kahvesi, uykusu, pazarı mutlaka vardır. Sanki şair bir dize yazmak için masa başında elinde kalem günlerce düşünür. Oldum olası böyle sınıflandırmalardan tiksindim.)

.


3 yorum:

  1. Aa yorum yapamıyorum sanırım sorun var

    YanıtlaSil
  2. Katılıyorum emre. iyi şeyler okuyabilmenin süresi fırında ekmek yapmaya benzemiyor zaman şekil bunlar yazın ürünleri için konu edilmemeli.

    YanıtlaSil
  3. Yazmakla ilgili on madde, sekiz kural, altı olmazsa olmaz gibi zırvalıklar baydı. Sevgili Aziz Nesin - ruhu şad olsun - Marko Paşa'yı çıkardıkları dönemlerde öyle sık gözaltına alınırmış ki derginin logosunun üzerine "yazarları hapiste olmadığı zaman çıkan dergi" diye yazmaya başlamışlar :) Bu zamanda da elbete böyle olmalı demiyorum - düşündüğü için yazdığı için kimse gözaltına alınmamalı, hüküm giymemeli. Ancak yazar da içinde bulunduğu çağı cesurca yazmalı. Ve tabi ki içtenlikle samimiyetle. Olmadığı gibi değil :)

    YanıtlaSil