215. Budha'nın Penaltısı

.

"İnce severiz biz" dedi dilenci güneşin buruşmuş derisinde bıraktığı gölgeleri umursamadan.
 "Sevmeyi inceltiriz" Çok sigara içilmiş sesinin tonu kulakları taşlıyordu.
"Hafiftir. Hem öyle hafiftir ki yükte ağır gelmez sevilene; sevilen, taşırken yorulmaz."
"Seven yormaz yani" diye araya girdim bu tuhaf diyaloğun gidişatında kendimi vitaminsiz bir eklem sayarak. 

Bir süre konuşamadan çevreyi dinledik. Ağaçları, rüzgarı, yolu. Küçük kare masanın etrafında bir kedi pantolonlarımızın paçalarına kuyruğunu sürterek dolaştı. "Zaten sevmek neden yorsun ya da sevilmek neden yük olsun?" diye çıkıştı. Gözlerinde geçmişin hesap soran dinamiği okundu. Duruşu gençleşti. "En korkunç sorudur: Beni taşıyabilir misin? En güvensiz yorumdur: Seni taşıyamam. Beni taşıyamazsın." Kendi sertliğini kırmıştı. "Sen, başkalarının doldurduğu düşüncelerle kendini kendine ispat edememişsin aslında" diyerek gömleğinin cebinden sigara paketini çıkardı, paket boştu ve boş paketi gömleğinin cebine koyduğuna inanamıyordu. Paketi atacak bir çöp kutusu bakındı göremedi, yine cebine yerleştirdi.
"Şimdi seni kim taşısa aslında seni değil başkalarını taşıyacak." diye bitirdim yeniden. 

"Peki seni taşıyacağına yeminler eden? Kendi hayatının biriktirdiklerini tartmadan başkalarının yüküne nasıl ortak oluyor?" diye sordu dilenci.
"Güvenli limanlarımız neresidir ki" diye düşündüm, sadece düşündüm. 

.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder