196. Hemşire

.

Kemikli alnı, uçlara doğru sivrilen simsiyah kirpik ve kaşları, damarları belirgin elleri ve çatlamış dudaklarını diliyle ıslatarak konuşan Ayten hemşire; ilk getirilen madencinin iş tulumunu kırk yıllık terzi edasıyla makasla ortadan ikiye kesti. Mayıs ayının en 'bahar' günleriydi. Sabahtan beri rutin hastalar arasında alerjik vakalar, astım nöbetleri, ateşlenen çocuklarla geçirmişti zamanını. Aniden bastıran bir fırtına gibiydi ambulansın gelişi. Ambulansın şoförü geri dönmekten bahsettiğinde hemşirelik kariyerindeki en büyük fırtınasına yakalandığını seziyordu. Madencinin gövdesi çöl gibi sıcak ve kuruydu. Eldiven içindeki parmaklarını sıcak kumda yürür gibi temkinli dolaştırdı göğsünde. Oksijen maskesine rağmen nefes almadığını fark etti. Kalbi atmıyordu. Sıradaki işler dağ gibi büyüdü önünde. Fırtınanın ilk yağmuru düşmüştü toprağa. 

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder