226. Alem

.

“Şu koskoca alemde yalnız bir kulum.”*
Gidenlerin ardından söylenecek daha gerçekçi  bir cümleniz varsa: Buyurun! Devamını okumanıza gerek yok. Ben sözcüklerine ayıracağım. Parçalarına. Bağlantılarına.

Koskoca alem. Kocaman! Ne büyük! Ya ben… Ne kadarım? 80 kilo et ve kemik yığını mı? Kalbimdeki sevgiler, öfkeler, kıskançlıklar, hoşgörüler mi ben? Aklımdaki yerler, zamanlar, umutlar mı? Alem kendine sığmazken küçücük aklım alemi koskoca diye nasıl tanımlayabilir? Koskocamanın içinde bir yanlış varsa o zaman benim küçücük şüphelerim kocaman sayılmaz mı? Alem ve ben birbirimize çarpa çarpa büyürüz küçülürüz. Durduğum yerde o bana kocaman görünür ben küçüklüğümü kabul ederim. Ettiğim anda benim büyüklüğüm, alemin küçüklüğü tasdiklenmez. Alem susar, ben konuşurum. Alem olmak istiyorsan sus. Büyük olmak istiyorsan sus.

Gidenlerin ardından herkes yalnız. Kalanların önünde giden yalnız. Dört kollu bir geminin içinde ağır ağır salınacağız. Bütün kalabalıkların arasından. İşlerimizi kimse tamamlamayacak. Dünyanın neresi eksik? Neresi tam ki diyorsunuz.  Dünya, kendi iştahını benimle gideren bir çukur. Ben doldurdukça içini o daha çok istiyor. Kendimden veriyorum. Çevremden. Çoluğumdan çocuğumdan. Ben yapayalnız ayrılırken dünyadan dünya her şeyimle yapayalnız kalıyor.

“Şu koskoca alemde yalnız bir kulum.” Yalnız, sadece “bir kulum”. Kendini duyan kendini dinleyen. Kendinden gelip kendiliğinin üzerinde kendine giden. Belki kendine gelen. 



*Mercan Dede’nin 800 şarkısından


.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder