228. Oda

.

İki odalı yüreğinde kendini ağırlayamıyor insan. Anılarını, aklından çok yüreğinde taşıdığını bilmiyor. Narın çatladığı yerden yoksulluğu, denizin kıyıya dokunduğu yerden sonsuzluğu hayal edemiyor. Geçmedi diyor içindeki ses. Yaşadığın hayatta son diye bir şey yok. Beterin beteri var ve şartlar müsait oldukça üzerine yürüyor. 

Korkulu rüyalardan kaçıyor insan; kendini sınamanın cesaretinden. Alışana kadar bütün alışmalara, sevdiği sevmediği bütün tanımları geziyor. Ruhu ısınıyor mor renkli perdeler arasında. Özlüyor: bir öksürük gibi boğazına takılırcasına. Sıcak, soğuk hiçbir şeyin fayda etmeyeceğinden emin. Boru sesi gibi acılanıyor. Bitti diyen çıkmıyor kulağına. Artık ben varım diyen. Her şey güzel olacak yalanına da razı gelebilir o anda. O anda bütün yalanlara inanabilir ancak gelmiyor Yanındayım diyen sesin sahibi. 

Başladığı yeri arıyor. Doğduğu değil var olduğu gezegenleri. Bulduğunda tek bir çöpün bile değişmediğini göreceğini bildiği halde neden bu arayışın ısrarıyla kendine dert ettiğini anlayamıyor. Düşünceleri duygularının önünde sürünüyor. Açamıyor gölgelerini. Duymak istediği sesleri. Sarmak istediği bedenleri. İki odalı yüreğinde. Ne çok anı saklıyor.


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder